Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Tahir MİROĞLU

KADINA SAYGI!

KADINA SAYGI!

Kadının değeri, kişiliği ve kimliği toplumların tarihinde neredeyse hep aynı olmuştur. Toplumların tarihi boyunca kadın hep ikinci sınıf konumunda yer almıştır. Böylece erkeğin hegemonyası altında ezilmiştir.Ancak bir toplum ve inançta kadın değer olarak görülmüştür.

Hindistan toplumun da kadın; ataerkil anlayışın hakim olduğu bu toplumda bir cinsel obje ve meta olarak görülmüş, doğumu itibariyle köle sıfatı almış, öyle ki drahoma geleneği ile tanrının cezası olarak da görülmüştür. Brahmalılar 20. Yüzyılda elli milyon kız çocuğunu katletmiştir. Sati geleneği ile dul kadın uğursuzluk, fakirlik, kötü şans getirdiği ve bu sebeple günahkar olduğu gerekçesiyle kocası ölen kadının yakılmasını öngörmüştür.

Çin ve Japonya’da kadın; Hindistan toplumun da olduğu gibi bu toplumlarda da köle muamelesi görmüş, cinsel obje olarak askerlerin toplu tecavüzlerine maruz bırakılmıştır. Çin’de Komünizm anlayışı hakim olduğu için kadınlar da erkekler gibi en ağır işlerde çalıştırılarak ağır eziyetlere mahkum edilmiştir. Erkek çocuk doğurmayan kadınları ve altmış milyon kız çocuğunu çeşitli yollarla katletmişlerdir. Çin kaynaklarında “kadın kocasının kölesidir” diye yazılmaktadır.

Antik Yunanda kadın;bu toplumda kadınlar eve hapsedilirdi. Pandora’nın bir kadın olması ve bu kadınında yer yüzüne hastalık ve kötülük yaydığı düşüncesi hakim idi. Kadın, kız çocuğu doğurduğunda elinden alınır ve bir su çukuruna atılırdı. Bu toplumda “kadın ruhsuz ve yarım bir varlıktır” düşüncesi yaygındı, vatandaş dahi sayılmazdı. Roma da ise kadın kocasının egemenliği altına girdiği için bütün hak ehliyetini kaybederdi. Antik Yunanla benzer durumlar gösteren bu toplumda kürtaja sık sık başvurulmuş ve kadınlar kısırlaştırılmıştı. İlkel doğum yöntemleri ve özel durumları sebebiyle kadınların yaşamlarına erken yaşta son verirlerdi. (20-30 yaş gibi) Avrupa toplumunda ise kadın bir şeytan olarak görülmüş ve cadı avı ile bir sürü kadına ağır işkenceler yapılmış, yakılarak hayatına son verilmiştir. Kadınlar ağır şekilde psikolojik ve fiziksel baskı altında köleleştirilmiş, ruhsuz varlık olarak görülmeye devam edilmişti. Antik Yunan ve Roma’da kadına yapılan şiddet ve eziyet Orta çağ Avrupa’sında devam etmiştir.Arap toplumunda da benzer durumlar mevcuttu. Kadın bir mal gibi alınır ve satılırdı. Hiçbir yasal statüye sahip değildi. Kız çocuklarını diri diri gömen bir zihniyet vardı.

İslam dinin de ve Anadolu toplumunda kadın; İslam diniyle yapılan reformlar ile kadına evlilik, boşanma, miras, eğitim, sağlık, iş vb. birçok konuda hak ve hukuki bir statü tanınarak, yenilik getirilmiş, gerçek kimliğine kavuşmasına ve tam kişiliğinin oluşmasına olanak sağlanmıştır.Peygamber efendimiz; “kadınlar size yüce Allah’ın emanetidir, onlara iyi bakın” sözüyle kadının ne kadar değerli olduğunu vurgulamıştır. Türk toplumunda ise kadına “anne” gözüyle bakıldığı için, ailenin temelini oluşturması sebebiyle kutsal kabul edilmiş ve bu nedenle Anadolu erkeği kadınına değer verip onu yüceltmiştir.

Günümüz de kadın; 21.Yüzyıl modern çağ, ileri teknoloji ve medeni toplum anlayışıyla hareket edildiği ancak kadına sahte bir hürriyet vaad ederek sosyal, hukuki, demokratik hakları ve fiziksel benliğini esaret altına almak suretiyle modern köle modeli yaratılmıştır. Erkek hegemonyası altında kadın, kapitalist sistemin kölesi haline getirilmiş, bir cinsel obje, anlık zevkler ve beğeniler sunarak pazarlanmaktadır.Medya aracılığıyla kadına çeşitli roller atfedilmiştir. Dizilerde, haber programlarında, filimler de fuarlarda, genelevlerde, barlarda ve daha birçok alanda ataerkil dünyanın zevk u sefasına malzeme olmuş, kadınları bir meta olarak sunmuş, bir eğlence ve cinsel obje olarak köleleşmesine neden olmuştur. Kadına zulmün had safhasını yaşatan batı dünyasının sahte hürriyet fikirleri, kadına şiddeti, aldatmayı, cinsel taciz ve tecavüzü, dul ve yardıma muhtaç modeli rolünü atfederek, köle sıfatına maruz bırakmış, kadına verilen değeri ayaklar altına alarak ahlakını bozmuştur. Günümüz dünyasında kadın birçok kez tecavüze uğramış, eşinden, eril karakterden hunharca bir hisle şiddet ve eziyet görmüş, başı ezilerek, yakılarak, üstüne beton dökülerek katledilmiş, itilmiş, kakılmış, sokakta yapayalnız biçare bırakılmıştır. Kadına özgürlük adı altında zulmü reva gören bir sistem geliştirilmiştir. Bu beşeri sistem kadına eziyettir.
Netice itibariyle kadın insanlığı dünyaya getiren, toplumlaşmayı oluşturan yegane varlıktır. Medeniyetlerin yeni nesillere nakşedilmesinin en önemli unsurlarıdır. Toplumun ab-ı hayatıdır.Doğaları gereği merhametlidirler. Barış insanıdır, hümanist ve yufka yüreklidirler. Kadın kutsaldır. Çünkü annedir, eştir, kardeştir, evlattır. Kadın doğumuyla babasına cennet kapılarını açandır.Anne olduğu için cennet ayaklarının altına serilendir.Düşünsenize bir kadın bir insanı aylarca karnında taşıyarak onunla hayatını idame eder. Bütün gıdasını ve duygularını onunla paylaşır. Ölüm derecesine gelircesine onu hayata getirir ve bununla kalmaz yine gecesini gündüzüne katarak bireyi belli bir yaşa getirene kadar uğraş verir ve hayatını ona vakfeder. Bu nedenle kadın insanlık tarihi boyunca en değerli ve kutsal varlık olarak kabul edilmeli. Bana göre bu gezegen de yaratılan en özel varlık kadındır. Bir kadına iyilikle, merhametle ve şefkatle yaklaşmak, insanı yüce Allah’a yakınlaştırmasına vesile olur. Yüce Allah’ın emanetine hıyanet etmeyerek sahip çıkmak ibadettir.
Zira yüce Allah kendi hakkından sonra önce anne sonra baba hakkının gözetilmesini buyurmuştur.Kadının değeri her yerde anlatılmalı, tüm eğitim kurumlarında dillendirilmelidir. Eğer ahlaklı ve gelişmiş bir toplum istiyor isek eğitimli kadınlar yetiştirmeliyiz.Kendini bilen her kadına saygı duymak ve değer vermek mecburiyetindeyiz.Kadınlar ilginin ve sevilmenin dışa vurulmasını severler. Bu yüzden erkek cömert olmak durumundadır. Onlara karşı yumuşak huylu ve sevecen olmalıdır. Güzel sözlü, temiz kıyafetli, güzel kokulu, kibar ve merhametli olmalıdır. Evler kadınların kraliyet yeridir. Onun kraliçe olduğunu her daim hissettirmek durumundadır. Eğer gerçekten erkek mutlu olmak istiyorsa bunları yapmakta mecburdur. İşte böylece o kadını kazanır. Bunun için kadın mutlu olur dolaysıyla erkekte mutlu olacaktır.

Ne diyordu Nazım Hikmet;
Kimi der ki kadın; uzun kış gecelerinde yatmak içindir.Kimi der ki kadın; yeşil harman yerinde, dokuz zilli köçek oynatmak içindir. Kimi der ki hayalimdir. Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran, kimi der ki çocuk doğuran…Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal…O benim kollarım, bacaklarım, başım, yavrum, annem, kız kardeşim, hayat arkadaşım.

YORUMLAR

3 adet yorum var

  1. Kadına bakış açınızı takdir ettim. Gerçekten takdire şayan bir makale…👏👏👏👏👏👏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir