Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, dün Suriye’nin başkenti Şam’da geçici yönetimin Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile bir araya gelmişti.
Görüşmenin ardından tv100’deki canlı yayında açıklamalarda bulunan Bakan Fidan, ziyaretin detaylarını kamuoyuyla paylaştı.
Fidan, Şam ziyaretini değerlendirirken, “Suriye ziyaretimiz önemli bir ziyaretti. Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var, başta güvenliğimiz olmak üzere. Suriye’nin içinde bulunduğu şartları suistimal eden terör örgütleri vardı. O konuları görüşmek, mevcut gelişmeleri gözden geçirmek ve iki ülke arasında gündeme gelmesi gereken diğer konular da var. Enerji ve yardım gibi… Bunların hepsini ele aldık. İyi ve verimli bir ziyaret oldu” dedi.
Şara-Abdi anlaşmasına Türkiye’nin bakışı
Bakan Fidan, Ahmed Şara ile Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşmaya dair değerlendirmelerde bulundu.
Fidan, “Bizim en baştan beri söylediğimiz şuydu: Yeni Suriye yönetiminin YPG işgaline ve korsanlığına son verecek inisiyatifi ele alması gerekiyor. Her zaman için yeni yönetime telkinimiz Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi. Bu hem Cumhurbaşkanımız hem de Türkiye için fevkalade önemli” ifadelerini kullandı.
Fidan, Suriye’deki gelişmelere ilişkin daha geniş bir çerçeve sunarak, geçtiğimiz hafta Ürdün’de IŞİD’e karşı mücadele platformunun temellerinin atıldığını belirtti.
Bakan Fidan, “Suriye bunun önemli bir ayağı. Bununla ilgili görüşmeler yaptık. Yeni mekanizmanın teknik özellikleri ve birtakım parametrelere baktık. Ardından Şam yönetimi ile YPG arasında varılan anlaşmanın üzerinden geçtik. Bununla beraber bölgesel güvenlik konularına da yakından baktık” diye konuştu.
Suriye’deki çatışmalar ve “provokasyon” uyarısı
Suriye’de yaşanan çatışmalara da değinen Fidan, daha önce bu konuda provokasyon uyarısı yaptıklarını hatırlattı.
“Bu ilk veya son da olmayacak” diyen Fidan, “Bu türden provokasyonlara karşı idari ve siyasi tedbirler önemli. Bu provokasyon Nusayri kesimin provoke edilmesine yönelik bir proje olduğunu görüyoruz. Eski rejim unsurlarının bir tuzakla hükümet birliklerine saldırması, belirli miktarda askeri öldürmeleri ve akabinde ortaya çıkan sivil unsurların da iki taraftan karıştığı bir konu. Özellikle Nusayri ve Sünni hassasiyetinin bulunduğu bir yerde, yakın tarihinde bazı acıları yaşamış bir toplumun yaraları bu kadar tazeyken provokasyona bu kadar açık bir yaranın olduğu ortada” değerlednirmesinde bulundu.
Fidan, yeni yönetimin rövanşist bir tavır sergilemeyip aklıselim bir yaklaşım göstermesi üzerine, umduğunu bulamayan bazı çevrelerin provokasyonları kendilerinin örgütlediğini belirtti.
Hakan Fidan, Şara yönetiminin bu tür saldırıların kabul edilmeyeceği ve sorumluların bulunacağı yönündeki tutumunu ise olumlu bir adım olarak değerlendirdi.
Türkiye’nin çağrısının anayasal çerçevede tüm toplumsal kesimlerin birbirini kucaklaması olduğunu vurgulayan Fidan, “Bizim bölgemizde çeşitli mezhep grupları var. Sünniler olduğu kadar Aleviliğin, Şiiliğin farklı mezhep grupları da var. Irak’taki 12 İmam Şiiliği, Suriye’deki Nusayrilik veya Türkiye’deki klasik Bektaşi-Alevi geleneği… Bunlar birbirinden farklı özellikler ama günün sonunda diğer Sünni kesimden ayrıldıkları için buradan toptancı bir yaklaşımla bir mezhepçi ayrıma gidilmesi gündeme gelebiliyor. Bütün bunların üstüne çıkacak bir anlayış geliştirerek modern devletin toplumun bütün kesimlerini kucaklaması burada en öncelikli olan” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de ucuz siyaset dilinden kaçınılmalı”
Fidan, Türkiye’de bazı çevreleri “ucuz bir siyaset dili kullanarak bölgedeki gelişmeleri iç politikaya malzeme yapmaya çalışmakla” eleştirdi.
Bajkan Fidan, “Yakın çevremizde olan birtakım gelişmelerin aynasını Türkiye’ye tutması ve başka bir yerdeki gerilimi Türkiye’de bir taban bulmaya yönelik bir operasyona dönüştürmesi talihsiz bir yaklaşım” dedi.
DSG’nin Suriye hükümetine katılımı ve Kürtlerin hakları
DSG’nin Suriye hükümetine katılımına ilişkin Fidan, “Bizim en baştan beri söylediğimiz şuydu: Yeni Suriye yönetiminin YPG işgaline ve korsanlığına son verecek inisiyatifi ele alması gerekiyor. Her zaman için yeni yönetime telkinimiz Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi. Esad döneminde bu maalesef sağlanmamıştı. Şimdi böyle bir tarihi fırsat var. Buna mukabil bölgede gayriresmi olan terör faaliyetlerine bulaşan bütün denklem dışına çıkması, hayatın normale dönmesi, bütün nüfuzların normal bir hayata dönmesi elzem” diye konuştu.
Fidan, 21. yüzyılda sınırda silahların ve kanın devam etmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek, “Bizim için hassas olan güvenliğe ilişkin konular var. Özellikle YPG ile ilgili olan konularda ileriye yönelik tezgahlar başta olmak üzere her şey gündemde olabilir. İyi niyetle imzalanmış olan bir anlaşma varsa gereği yapılsın. Fakat orada ileriye yönelik döşenmiş mayınlar olabilir. Türkiye olarak bunu yakından gözetliyoruz. İnşallah çok fazla kan dökülmeden sulh içinde normal hayata geçiş olur ve terör biter” şeklinde konuştu.
“Özerklik çağdaş ve iyi bir şey değil”
Suriye ve Rojava’da Kürtlere özerklik tartışmalarına da değinen Fidan, “Otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz. Bu, çağdaş ve iyi bir şey de değil. Bizim coğrafyamızda hiç iyi değil. Birini otonom yaptığınızda ona zaten farklı muamele ediyorsunuz. Ben yıllardır bu dilin kime ne menfaat getirmeye çalıştığını hiç anlayamadım. Bu bir iyilik değil. Hiç kimsenin kendisini azınlık hissetmeden, eşit imkânlarla daha büyük bir refahın özel bir parçası olduğunu hissetmesi gerekir. Bizim coğrafyamızda bir grubu otonom yaparsanız, o geri kalan refahtan istifade edemez” değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, Suriye yönetiminin de böyle bir anlayışı olmadığını ifade etti ve Kürtlerin talebinin bu yönde olduğunu düşünmediğini savundu.
Abdullah Öcalan’ın PKK’ye çağrısı
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan yaptığı çağrıya da değinen Fidan, “İmralı’dan yapılan çağrıyla örgütün kurucu liderinin örgütün kendisini feshetmesi zamanının geldiğini ve geçtiğini söyledi. Bu mevcut gerçeklerle de örtüşen bir konu. Umarız bu çağrıya örgüt kulak verir. Biz devlet olarak bunu zaten yıllardır söylüyoruz” ifadelerini kullandı.
Son 15 yılda Türkiye’de demokratik ortamın meyvelerini verdiğini, ancak PKK’nin hala “eski metotlarla soğuk savaş dönemine devam ettiğini” belirten Fidan, “Bu yapının kendisini çoktan sorgulaması ve feshetmiş olması gerekirdi. Aslında 2013’te bu sürece girilmişti. Ama Suriye’deki birtakım fırsatları varmış gibi göstererek örgütü kandırdılar. O zaman aklını çelen bölgesel aktörlerin kimler olduğunu örgüt biliyor” diye konuştu.
Fidan, “Bugüne gelecek olursak yapılan çağrıya kulak verilmeli ve bunun tarihi bir fırsat olarak görülmesi ve örgütün kendisini feshetme sürecini başlatması gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin demokrasisini sağlamlaştırmaya devam edeceğini kaydeden Fidan, “Artık örgüt yöneticilerinin de İmralı’dan gelen çağrıya yanıt verip bundan kurtulması gerekiyor ki siyasi ayak da bir vesayetten kurtulsun. DEM uzun süredir bir vesayet altında siyaset yapmaya çalışıyor. Örgütün silahlı terör unsurlarının vesayeti altında siyaset yapmaya çalışan bir unsur var. Hiçbir zaman gerçek bir siyasi problemin ortada olduğunu söylemek mümkün olmuyor. Ben inanıyorum ki bu fırsat penceresini değerlendirirlerse Türkiye ve bölge için büyük bir açılım olur. Bunu değerlendirmeme yolunda bir adım atarlarsa, başkaları bunların aklını çelerse 2013’te çeldiği gibi kendi bilecekleri iş. Biz her türlü senaryoya hazırız” ifadelerini kullandı.
Suriye’de Türkiye’nin rolü
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ilişkin bazı tanımlamaların gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Fidan, “Bir konuda menfaatinizi tanımlarsınız ve bu menfaatin hayata geçmesi sizin için önemlidir. Günün sonunda bizim için önemli olan ortaya koyduğumuz hedeflerin hayata geçmesi. Bu hayata geçerken ortaya çıkan sembolizm ve bunun üzerinden tartışma üretilmesi biraz fakir bir anlayış. Daha engin bir görüşe sahibiz. Bir de bunu yerel siyasetin gündemi haline getirdiğinizde buradan çıkış olmaz” dedi.
Hakan Fidan, Türkiye’nin bölgesel vizyonunu ise şu sözlerle özetledi:
“Bizim bir yerde bir coğrafyada sonuç görmek istiyoruz, bunun ortaya çıkması önemli. Türkiye’nin kendi bölgesinde politik vizyonu var. Politik vizyonumuz bölgedeki çatışmaların bittiği ve artık ekonominin kalkındığı bir vizyon. Bunlar olurken Türkiye’nin Suriye’de, Ukrayna’da, Kafkasya’da, Gazze’de görmek istediği neticeler çok önemli. Bunların hepsinde Türkiye’nin değişen ölçülerde rol aldığını söyleyebiliriz.”
Türkiye’de iç politikada sıkışmış bazı unsurların dış politikaya dair dar cümleler kurduğunu ifade eden Fidan, bu yaklaşımı eleştirdi.
Trump’ın politikaları ve “cin şişeden çıktı” yorumu
Fidan, Financial Times’a verdiği röportajda kullandığı “Cin şişeden çıktı” ifadesine de açıklık getirdi.
“ABD’nin Avrupa ile ilişkilerde Ukrayna üzerinden gündeme getirdiği bazı argümanlar, söylemler ve hareketlerine bakınca Avrupalı aktörler için geri dönülemez bir noktaya girildiğini görüyoruz” diyen Fidan, “Bu bizim özellikle bir senaryo olarak son birkaç yıldır belirli çevrelerde dillendirdiğimiz bir konuydu ama son 3 ayda bu ihtimalin çok hızlı şekilde hayata geçtiğini görüyoruz” yorumunu yaptı.
Avrupalıların uzun zamandır güvenliklerini ABD’ye bağladığını belirten Fidan, “Bu ABD’nin koruyucu çemberini kaldırın, her şeyin bozulacağı görülüyor zaten. Avrupalılar ama bunu uzun yıllar kendilerinin yaptığını düşündüler. ABD şimdi bu koruyucu şemsiyeyi çekebileceğini söyleyince Trump’ın attığı bu adımlar Avrupalıları daha da panik hale getirdi. Rasyonel çıkarımı yaparak kendi güvenliklerini yüzde 100 ABD’ye bağlayamayacakları yönünde karar verdiler. Orta ve uzun vadede ABD’nin sağladığı kabiliyetleri kendilerinin geliştirip artık ABD’den güvenlik konusunda bir bağımlılığı azaltmaya yönelik durum başladı. Cin şişeden çıktı, derken bunu kastettim” diye konuştu.