Avrupa’nın dijital girişimlere destek arayışı sürerken, unicorn olarak bilinen 1 milyar dolardan fazla değerlenen start-up’lar hızla çoğalıyor. Amerika ve Çin’in arkasında kalan Avrupa, özellikle Almanya, Fransa ve İsveç’te yoğunlaşan unicorn ekosistemini genişletmek istiyor.
Nordik ülkeler, sahip oldukları güçlü girişimcilik ruhu, yüksek dijitalleşme oranı ve risk almayı teşvik eden sosyal destek sistemleri ile dikkat çekiyor. 27 milyon nüfuslu bu bölgede son on yılda 73 unicorn kurulurken, yalnızca İsveç 39 unicorn ile başı çekiyor. Nordik ülkelerin uluslararası dil ve iş anlaşmaları temelinde kurulan şirketleri, daha ilk andan itibaren küresel çapta faaliyet göstermeye odaklanıyor. İsveç ayrıca, 2024 Küresel Girişimcilik Ekosistemi Endeksi’nde Avrupa’nın en başarılı startup ülkesi seçildi.
Avrupa’daki Engeller: Mevzuat ve Finansman Sorunları
Avrupa’nın unicorn yaratma kapasitesini sınırlayan temel etkenler, bölgedeki düzenlemelerin parçalı yapısı ve finansman sistemindeki sıkıntılar. Yatırımcılar, her ülkenin farklı yasal ve mali sistemine uyum sağlamak zorunda kalıyor, bu da işlerin ölçeklenmesini zorlaştırıyor. Örneğin, İsveçli bir fintech şirketi Polonya pazarına girmek istediğinde yeni lisans süreçleriyle karşı karşıya kalıyor. Nordik ülkeler bu zorluklara rağmen dijital inovasyonu teşvik eden yapısal reformlar ve girişimciler için göçmen programlarıyla öne çıkıyor.
Yatırımcılar ve uzmanlar, Avrupa’nın daha birleşik bir finansal ve yasal çerçeveye ihtiyaç duyduğunu savunuyor. 2015’ten beri hazırlık sürecinde olan Avrupa’nın Sermaye Piyasaları Birliği (CMU) ile bu sorunların çözülmesi hedefleniyor. Ancak, üye ülkeler arasında bu konuda henüz tam bir uzlaşı sağlanmış değil. McKinsey & Co.’nun bir raporuna göre, Avrupa teknoloji yarışında başarılı olamazsa, geleneksel endüstrilerde de geride kalma riski bulunuyor.