Kadim ülkemiz son dönemlerde yaşanan ağır vakalar sonucu Güneş’e bırakılan bir buz kütlesi üzerinde durmuş vaziyettedir.
Ülke; ekonomik çöküntüyle başlayan, yüksek miktarda dış borç, işsizlik, açlık, sefalet ve bu sebeple gerçekleşen intiharlar, baskı ve zorbalık, anayasanın askıya alınması, hukukun katledilmesi, israf ve daha birçok sorun ile boğuşmakta ve halkı köleleştirme politikası ile içinden çıkılmaz bir duruma düşmüştür.
Uluslararası ilişkilerimizin zayıfladığı bu dönemde ülkemize sızan ajanların her yerde kol gezdiği, Batıda Yunanlıların, Doğuda Ermenilerin ve PKK terör örgütünün, Güneyde PYD terörist gurubun düşmanlığı ve sinsi planları şimdilerde Trakya ve Karadeniz de başlayan ABD ve RUSYA donanmasının karşı karşıya gelmesi ve sınırımızda konuşlanmaları, ABD iş adamlarının ve İngiltere uşakları olan Katarlılar ve diğer Arap ülkelerinin Türkiye’de toprak ve fabrikaları satın alması ülkemizi ve geleceğimizi oldukça zor bir sürece sürüklemektedir.
Arz-ı Mev’ud projesi bugün maalesef başarıyla işlenmekte olup Irak, Suriye ve dahi tüm Orta doğu ülkelerine başarıyla uygulanmıştır. ABD Senatosunun 2025 yılında parçalanacak ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu ve bununla ilgili 2016 yılında New York Times Gazetesinde Thomas Wilson’ın çizmiş olduğu ve ülkemizi üç parçaya ayıran haritayı yayımlaması tehlikenin vehametini gözler önüne sermektedir.
Kritik yılların başladığı, gerçek dünyadan sanal dünyaya geçişin olduğu bu dönemde, sırat köprüsünde olduğumuzu unutmamalıyız. Sevr antlaşması alenen uygulandığı bir durumla karşı karşıyayız..
Ülkemiz tehlikenin ortasında ve örtülü savaştadır.
Ani saldırıların olacağı aynı şekilde kontrollü kaos ortamlarının yaratılacağı bu dönemde, halk parti savaşlarına yönlendirilerek minimize edilecek, böylece siyasi çöküş başlayacak, bununla birlikte iktisadi çöküşü de beraberinde getirerek sosyal çürümeyi tetikleyecek ve böylece ülke büyük bir kıskaca girecek, bu kuşatmada Amerika, Rusya, İngiltere, Çin ve Avrupa ülkeleri birlik olacak, Türkiye’yi yalnız bırakacaklardır. Yutulur lokma şekline getirilip projeye dahil edilecektir.
Orta Doğu’ya oynanan oyun bugün ülkemize oynanmaktadır.
ABD ve NATO üsleri tehlike arz ettiği gibi işgal izlenimi vermektedir.
TV’lerde halkı zengin, ahlaksız, kargaşa, düzensizlik gibi yaşam biçimlerine özendirmesi ahlaki çöküşe ve sosyal çürümeye mahal vermek suretiyle cehaletin pandemisine esir olmuş bir güruhun ortaya çıkmasına neden olacak ve işgalin kaçınılmaz olduğunu bize açıkça gösterecektir.
Tek kutuplu Dünya sistemi ile insanlığı arz-ı mev’ud’a yani Siyonizm krallığına bağlamak, mevcut bütün sistemi ve tehlike arz eden milletleri yok etmek için çalışmaktalar.
Hedefin Türkiye olduğu aşikardır.
Akdeniz, Karadeniz, ve Doğu bölgelerinde tespit edilen yer altı kaynaklarımıza göz diken bu emperyalist güruh bu bölgelere konuşlanmak istemektedir. Amerika tarafından ülkemize uygulanan CAATSA yaptırımı, Rusya’nın Karadenizde yapmış olduğu baskı, Montrö sözleşmesinin feshi ile birlikte uygulanacak olan politika, siyasi krizin dibini bulacağı dönemi beraberinde getirecektir.
Döviz kurunun yakın zamanda elli bin TL’yi bulması bununla beraber paramızın itibarsızlaşması, yok edilişi çok büyük sorunlara mahal verecektir.
Roma imparatorluğuyla başlayıp, despot yönetim mantığıyla hareket eden birçok devlet çürümeye yüz tutarak yıkılmıştır.
Bu despot yönetimin halka kan kusturan yüksek vergileri, hayat pahalılığı, rüşvet, yolsuzluk gibi sorunlar nedeniyle imparatorluklarını tarihe gömmüştür.(Banu AVAR)
Yeni Dünya düzeni ile yepyeni sınırlar yeni rejimler yeni ordular yeni hukuksal bir metin ve yeni para birimi için düğmeye basılmıştır. Kıyamet savaşı için yapay zeka ile donatılmış insansı robotlar üretilmiştir. Her şeyin sarih bir şekilde ortada olduğu hepimizin malumudur.
Günümüz toplum sorunu ve yok olma ihtimalini İbn-i Haldun şu şekilde sıralamıştır;
Dayanışmanın yok olması, üretimin zayıflığı, tüketim çılgınlığı, vergilerin artması, liyakatın dikkate alınmaması, adaletsizlik, umutların kırılması, göçün hızlanması, iblisane bir gurur, kibir, gösteriş, riyakarlık, yalakalık ve en önemlisi asıl ilginç olanı bütün bunları görmezden gelen bir topluluğun olması…
Yine aynı şekilde Kanun-i Sultan Süleyman Yahya Efendiye “bir devlet hangi halde çöker” diye sorduğu soru çok manidardır.
Yahya Efendi şöyle cevap vermişti; Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenlerde “NEME LAZIM” deyip uzaklaşsalar, koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır, asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur, çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…
Evet “NEME LAZIM” dediğimiz sürece ülkemizin bekası tehlikeye girer ve gemimiz batmaya yüz tutar. Bu sebeple bu yabani güruha yem olmamak için ittihad-ı islamı Türk sancağı altında toplayarak
Kuran el Kerim esaslı bir sistem geliştirerek, tek yürek, tek yumruk olmakla, üreterek, hak, hukuk, adalet eksenli çalışarak, israftan kaçarak, itibardan ve tüm kamu kurumlarında tasarrufa giderek,
halka gereken destek ve değer verilerek, bilinçli şekilde hareket edilerek, adalet ilkeleriyle ülkemize sahip çıkabiliriz.
GEÇMİŞİNİ BİLMEYEN GELECEĞİNİ İNŞA EDEMEZ.
YORUMLAR