Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Aykut Veli YILDIZ

KÜRTLEŞEN TÜRKMEN AŞİRETLERİ

Tarih şu üç tür nesnenin şâhitliğine dayanır:

1-Yazılı belgeler,

2-Âbideler,

3-Nesilden nesile aktarılan sözlü gelenekler.

Etnografya yazılı belgelerden çok az miktarda yararlanır.Bununla birlikte gerek tarih kitaplarından, gerek evrâk hazinelerinden ve her türlü resmî sicillerden bilgiler toplanabilir.

Aşiretlerin “âbide” adı verilebilecek maddî eserleri yoktur. Fakat gâyet zengin olmak üzere sözlü gelenekleri, kültür hazineleri ve kullandıkları eşyalar vardır.Gelişmiş toplumların bellekleri kendi tarihleridir.Aşiretlerin tarihleri ise onların nesilden nesile aktarılan sözlü geleneklerinden ibârettir.

Kayıtlarda ittifâk hâlinde belirtildiğine göre, Müslüman olan ve İslâm ülkelerine göçen Oğuzlara, “Türkmen” denilmiştir.
Tarihî kaynaklarda şaşırtıcı şekilde Kürtlerin Oğuzlardan geldiğine dair kayda değer bazı belgeler bulunmaktadır. Bunlardan bazılarında Kürtler bir bütün olarak Oğuz soyuna dayandırılırken, bazılarında ise sâdece bir kısım Kürt topluluğunun Oğuzlardan geldiği ifâde edilmektedir. Kanaatimizce ikinci kayıtlar Kürtleşen Türkmenler olgusuna işaret etmektedir.
Bu kaynaklardan ve belgelerden bazıları şunlardır:
Arap Kaynakları:
Türkmenler ve Kürtler, İslâm sonrası Anadolu’ya ve Ortadoğu’ya tekrar geldiklerinde Arap-İslâm kaynaklarında “Ekrâdı Türkmen” (Türkmen Kürtleri), “Ekrâda Türkmen” (Türkmenli Kürtler) şeklinde anılmış, “Gûzu’l Ekrâd” (Oğuz Kürtleri) olarak bilinmişlerdir.

Yazıcıoğlu Ali:
15. yüzyılın ilk yarısında İbn-i Bibi’nin Farsça Selçukname’sini Türkçe’ye tercüme eden Yazıcıoğlu Ali, Türkiye Selçuklu hükümdarı I.Alâeddin Keykûbat’ı kastederek şöyle bir kayıt düşmüştür: “Rum’da ve Şam’da, Ermen ve Diyar-ı Bekr’de ne kadar Oğuz soyundan Türkmen ve Kürt beyleri varsa hükmünden çıkamazlardı.”

Şeref Han:

Kürtlerin Oğuzlardan geldiğini ifâde eden bir diğer kaynak ise Şeref Han’dır. Şeref Han, 1592 yılında tamamladığı “Şerefnâme” adlı meşhur eserinde Kürtlerin neden birlik sağlayamadığı hususunu tartışırken, “halkın bir takım acayip hikâyeler” anlattığını ifâde etmiştir. Ne yazık ki, Şeref Han tarafından bunlardan sâdece biri kayda geçirilmiştir:Birincisi, Şeref Han bu efsâneyi halk arasından derleyerek kayda geçmiştir. Çünkü halk arasında Kürtlerin Oğuz soylu olduklarına dair bilgiler Şeref Han’dan önceki kayıtlarda da bulunmaktadır.Efsânede dikkat çekici ikinci husus ise, “Buğduz” adının 24 Oğuz boyundan birisi olmasıdır. 24 Oğuz boyunun tamgaları ve bu arada Buğduz” boyunun tamgası da birçok bilim insanı ve araştırmacı tarafından yayınlanmıştır.

İdris-i Bitlisî:
Kendisi de Kürt kökenli olan İdris-i Bitlisî, “Sekiz Cennet” adlı eserinde, Kürtlerin Oğuz soyundan geldiğini kayda geçmiştir.

Kürt-Oğuznamesi:

1884 tarihli Diyarbekir salnamesinde bir “Kürt-Oğuznamesi” yayımlanmıştır. Bu Oğuzname’de Kürtlerin Oğuzlardan geldiği ifâde edilmiştir.
Osmanlı Arşiv Belgeleri:
Osmanlı arşiv belgelerinde bazı aşiret ve cemaatler doğrudan doğruya “Kürt” olarak adlandırılırken, bazı aşiretler “Türkmen Kürtleri” ya da “Kürt Türkmenleri” olarak kaydedilmiştir.Bu durum şüphesiz Arap kaynaklarında Kürt adının, Kürt etnik kökeninin yanında göçebe aşiretlere tahsis edilen bir isim olmasından ileri gelmektedir.Aynı anlayış Osmanlı kaynaklarına da sirâyet etmiştir. Osmanlı kaynaklarında Türkmen Kürtleri” ya da “Kürt Türkmenleri” şeklinde kaydedilen aşiretler tamamen Türkmen kökenlidir.Bilim dünyası, “Kürtleşen Türkler” bâhsini ünlü Türk sosyologu Ziya Gökalp’e borçludur.İlk kez Gökalp tarafından gündeme getirilen bu husus daha sonra birçok bilim insanı ve araştırmacıya konu olmuş, birçok bilim insanı ve araştırmacı ise çalışmalarında ve eserlerinde bu konuya temâs etmişlerdir.

Ziya Gökalp:

Kürt aşiretleri hakkında iki rapor hazırlayan Ziya Gökalp, bunları dört nüsha hâlinde yazarak Atatürk başta olmak üzere, Rıza Nur ve Bahâ Said gibi önemli kişilere göndermiştir.Daha sonra bu çalışmalar “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” adı altında kitaplaştırılmıştır.Söz konusu çalışmasında ilk defa konuyu bilimsel temelde ele alan Gökalp, birçok Türkmen aşiretinin değişik nedenlerden ötürü Kürtleştiğini tespit etmiştir.Bu yöndeki çalışmalarına devam edeceği anlaşılan millî dehâ Ziya Gökalp’in erken vefatı ne yazık ki, bu amacına ulaşmasına engel olmuştur.Kürtleşen Türkmenler hususunda çığır açan bu çok kıymetli araştırmasında Ziya Gökalp şöyle demektedir: “Türkmenlerin Kürtleşmesi: Türkmenlere dair yaptığım tetkiklerden çıkan neticeye göre, birçok yerlerde Türkmen aşiretleri Kürtleşmiştir. Meselâ Diyarbekir’de Karacadağ’da yaşayan “Türkân/Terkân” (Türkçe Türkmenler mânâsındadır) aşiretinin bütün fertleri, Oğuz ilinin Beğdili boyuna mensup hâlis Türk olduklarını bilirler. Bununla beraber, Türkçe’yi unutarak onun yerine Kürtçe’yi ikâme etmişlerdir.Bu aşiretlerden Karakeçi aşireti ise, Osmanlıların ecdâdı Kayı boyu ile akrabalık iddiasında bulunmakla beraber kendilerini Kürt zannetmektedirler.”

Zeki Velidi Togan:

Türk tarihçiliğinin önemli isimlerinden Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın gündeminde de Kürtleşen Türkmenler konusu vardır: “Sultan Sencer’e nispetle, ‘Sencerî’ ismini alan kabileler ve yine onların hizmetinde bulunan ‘Tülek’ ismindeki oymak ve Fars vilayetinde yerleşen Salgur ve Ağaçerilerin bir kısmı Moğollar geldiği sırada artık Farslaşmış bulunuyorlardı.
Mezopotamya’da Araplaşan Bayat; İran’da Farslaşan ve Kürtleşen Şul (eski ismi Çur, Çul, Sûl), Kücat, Ağaçeri, Halaç, Hak; Kürdistan’da Kürtleşen Bayat, Avşar, Beğdili, Eyva (Yıva) urugları; Huzistan’da Avşarlar; Lursitan’da Beğdili, Tilkü ve Uluğ-Çinler bu cümledendir. Bayat, Avşar, Halaç gibi kabilelerin, Fars vilayetlerindeki Türkmenlerin dağlarda ayrı uruğlar hâlinde göçebe kalanları milliyetlerini muhafaza etmişlerse de Arap ve Fars şehirlerinde yerleşenleri üç-dört batında anadillerini kaybetmişlerdir.”

Doğan Avcıoğlu:

Türk tarihi üzerine yapılan birkaç önemli çalışmadan birinin yazarı olan Doğan Avcıoğlu da Türkmenlerin Kürtleşmesi olgusuna dikkat çekmiştir: “Yavuz Selim ile Kanuni Süleyman gibi kudretli Osmanlı padişahlarının Kızılbaşlık gerekçesiyle Türkmenlere karşı baskı ve şiddet politikası izlemesi ve feodal Kürt beylerini Sünnî diye desteklemeleri, etnik yapıdaki Türkmen aleyhindeki gelişmeyi pekiştirir. Bu feodal beyliklerdeki birçok Türkmen öge, Türkçe’yi unutarak özümlenir.”

David McDowall:

Kürt tarihi üzerine kapsamlı çalışmaları ile tanınan David McDowall, kendisinden beklenmeyecek şekilde ve satır aralarına sıkıştırılmış olsa da Kürtleşen Türkmenler meselesine değinmiştir: “Daha ileriki aşamada kimi Arap ve Türkmen aşiretlerinin kültürel olarak Kürtleştiği kuşkusuzdur. Kürt ve Türkmen aşiretler birlikte varlık sürdürmüşler ve hatta Türk reislerin çoğunlukla Kürt taraftarlarını cezp ettiği ya da Kürt reislerin Türk takipçileri etkilediği birlikler içinde erimişlerdir. Osmanlıların yükselişinden önce iki Türkmen hanedanının genel olarak Türkmen ve Kürt kökenlerinin karışımından oluştuğu düşünülmektedir.Türkçe ya da Arapça konuşulan bölgelere göçenler, Kürt kimliğini kaybetti.Sonuç olarak, Kürtlerin fizyonomisini (kafa yapısı, göz ve saç rengi, vücut yapısı vb.) araştıranlar, onların en önemli özelliklerinin kendilerine komşu Kürt olmayan halklarla benzerlikleri olduğu sonucuna ulaştılar.”

Yaşar Kemal:

Ünlü yazar Yaşar Kemal’in 1996 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde yayımlanan bir mülakatından yapacağımız alıntılar, Kürtleşen Türkmenler konusunda önemli ipuçları vermektedir: “Diyarbakır ovasını dolaşırken tuhaf bir olayla karşılaştım: Diyarbakır’ın Köprü köyünde bir öğretmenle tanıştım. Öğretmen 1920’lerde Balkanlar’dan göç etmiş, Köprü köyünü kurmuş, köyünün öğretmeniydi. Çok güzel Kürtçe konuşuyordu. “Kürt müsün?” diye sordum. “Yok, göçmenim.” dedi. Köye girdik, hep Kürtçe konuşuyorlardı. Türkçe biliyorlardı da yarım yamalak.”

Diyarbakır’a 30 Bin Çadır Avşar Sürgün Edildi.

1865 Kozanoğlu başkaldırısında, yenilgiden sonra Türkmenler, dediklerine göre binlerce çadır Diyarbakır’a sürülmüşlerdi. “Nerede bunlar?” diye öğretmene sordum. “Var, dedi, istersen gidelim, bunlar sekiz köy hiç Kürtçe bilmezler.” Öğretmenle birlikte Büyük Kadıköy’üne gittik. Gerçekten büyük bir köydü. Köylüler başımıza biriktiler. Bunlar Avşar Türkmenleriydi. Ağızları da tıpkı bizim Torosların Avşarlarının ağızlarıydı. Sekiz köydüler, Kürtçe bilip bilmediklerini sordum, bilmiyorlardı. Başkaldırıdan sonra binlerce Avşar sürülmüştü Diyarbakır’a.Avşarlar Kürtçe Türkü Söylüyor.Bize Çukurova’da söylediklerine göre otuz bin çadır gönderilmişti buralara. Haydi, on bin çadır olsun, en aşağı yirmi köy eder, ötekiler nerede?” dedim. Bir yaşlı adam, “Onların hepsi Kürt oldu” dedi. “Siz niçin olmadınız?” diye sordum. “Bizler Alevîyiz” dedi yaşlı adam. “Ne var bunda?” dedim. “Şu var ki, dedi yaşlı adam, biz Sünnî Kürtlerden kız alıp vermeyiz. Öteki Kürt olan Avşarların hepsi Sünnîydi. Kürtlerden kız alıp verdiler, şimdi sorarsan hiçbirisi Avşar olduğunu söyleyemez, Türkçe de bilmezler. Bize söylediklerine göre Sünnî Avşarlar büyük çoğunlukmuş, belki bizim on mislimiz kadar.” dedi.
Ve sekiz Avşar köyünü öğretmenle dolaştık. Birkaç Avşar ağıdı derledim oralardan. Tıpkı Toros Avşarlarının ağıtlarıydı. Kürtleşmiş Avşarlardan da Kürtçe türküler derledim.”

Türkmenler Neden Zazaca ve Kürtçe Öğreniyorlar?

Türkmen aşiretlerinin neden Kürtleştiği hususunda farklı yorumlar yapılmıştır. Ancak hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki mücadele Kürtleşme hadisesi için bir milat sayılmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yoğun olarak yaşayan Türkmen aşiretlerinin Kürtçe ve Zazaca öğrenmesi hâdisesi, Yavuz Sultan Selim döneminde ve daha sonraki dönemlerde Kürt beylerine tanınan geniş imtiyâzlara dayanmaktadır.Birçok kişi tarafından eleştirilse de, o dönem için ve Osmanlı açısından bakıldığında bu yöntem, pratik bir yöntemdi.Bu yöntemi sâdece Osmanlılar değil, Safevîler de kullandılar. Anadolu’da zamanla Kürtçe öğrenen bu Şiî aşiretlerinden bir kısmını Sünnî Özbek saldırılarına bir tampon oluşturması için İran Horasanı’na naklettiler. “Horasan Kürtleri”nin asıl hikâyesi de budur.Özetle; Şafiler, Anadolu ile İran arasına; Şiîler ise Özbekler ile İran arasına tampon olarak yerleştirilmiştir.Kürtleşen Türkmenler konusunu bilim âlemine ilk duyuran Ziya Gökalp, Kürtleşme nedenleri hakkında ciddî ipuçları verir.Kürtleşme sebeplerini bir bütün hâlinde vermese de bunu çalışmalarına serpiştirilmiş şekilde tespit etmek mümkündür.

Ziya Gökalp’e göre Kürtleşme sebeplerinden bazıları şunlardır:

1.) Yavuz Sultan Selim’in bölgedeki yönetimleri Kürt beylerine bırakıp, Türkmen beylerini bunların hâkimiyetine koyması.
2.) Kürtçe’nin, Türkçe’den daha çok feodalizm dili olmaya yatkın olması.
3.) Türkmen aşiretlerinin büyük Kürt birliklerine girmeye mecbur olması.
4.) Mezhep birliği veya ayrılığı.
5.) Kültürel yakınlık.
6.) Türklüğün şehirlere, Kürtlüğün kır yaşantısına yatkın olması.
7.) Türklerin eskiden beri hürriyete ve eşitliğe âşık bir millet olması ve ağalık feodal sistemine yabancılığı.

Kuşkusuz Gökalp’tan beri Kürtleşme nedenleri hakkında birçok şey söylenmiş ve bunlardan bazıları terkedilmiştir.Ancak yine de Gökalp’in saymış olduğu etkenlerden bazıları, hâlâ Kürtleşme hâdisesinin omurgasını teşkîl etmektedir.

Konuyla ilgili ciddî çalışmaları olan değerli bilim insanı Mehmet Eröz Türkmen aşiretlerinin Kürtleşmesini “kat’i şekilde izah etmek mümkün” görmemekle birlikte genel olarak;

1.) Osmanlı İmparatorluğu’nun Alevî Türkmenlere tatbik ettiği sert ve haşîn politika,.
2.) Âsâyişsizlik.
3.) Aşiretlerin bölünmesi.
4.) İktisadî zarûretler.
5.) Türklerin Kürt dilini çabuk öğrenmesi gibi sebeplere bağlamıştır.

Yukarıdaki tespitlere ek olarak aşağıdaki tespitleri de eklemek gerekir:

1.) Osmanlı döneminde Türkmenliğin küçümsenip, Kürtlüğün popüler hâle getirilmesi.
2.) Türkmen aşiretlerin baskı altına alınması ve Kürt beylerine itâate zorlanması.
3.) Bölgede Türkmen aşiretlerinin Kürtlerin yaşadıkları yerlere doğru göçe zorlanması.
4.) Kürtçe’nin karma dil oluşu ve doğası gereği kolay öğrenilmesi (Arapça, Farsça ve Türkçe’nin kolay kalıplarından oluşması).
5.) Kürtçe’nin kadim yazılı kültüre sahip olmaması; insanların günlük ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde Kürtçe’yi öğrenmesi.
6.) Türkmen aşiretlerin genelde okur-yazar olmaması (okur-yazar olmayan topluluklar daha kolay dil değiştirirler).
7.) Kürtçe’nin pazar dili hâline gelmesi.
8.) Alevîlik ve Hanefîlikten Şafiîliğe geçiş (mezheple birlikte dilin de değiştirilmesi).
9.) Zaza ve Kürtlerin sahip olduğu kültürel yapı ile Türk kültürünün büyük oranda benzerliği.
10.) Aşiretler arasındaki çapraz evliliklerin yaygınlığı.

Kürtleşen Türkmenler olgusu, Kürtlerin Türk soyundan geldiği tezinden daha başka bir olgudur.Osmanlı ile Safevîler arasındaki mücadelenin en ateşli döneminden itibâren güçlenerek gelen bu süreç günümüzde Diyarbakır-Bismil’in Alevî Türkmen köylerinde devam etmektedir.Günümüzde yaşadığımız etnik ırkçılık ve bölücülük davasının en önemli panzehirlerinden birini Kürtleşen Türkmen aşiretlerine millî benliklerini iade etmek oluşturacaktır.Çünkü bu aşiretlerin sayısı oldukça fazladır. O kadar ki, Kürtleşen Türkmen aşiretlerinin bir listesini hazırlayıp, dökümünü çıkarmak dahi orta boy bir kitap hazırlanmasını zorunlu kılacaktır.

Aşiretinizin hangi kökenden geldiğini nasıl anlarsınız?

Etnik kimliklerin popülerlik kazandığı ve binbir güçlük ve bedelle inşâ ettiğimiz milli kimliğimizin üzerine çıkarıldığı bir dönemden geçiyoruz.Aslında herkesin etnik kökenini bilmesi, soyunu sopunu araştırması bir hak olup, birçok açıdan da yarar sağlar.Böylece birçok suistimalin önüne geçebilir ve kafa karışıklıklarını giderebiliriz.Ancak zararlı olan ve geleceğimizi tehdit eden şey, etnik kimliklerin milli kimliğimizin üzerine çıkarılmasıdır.Bu yolla Türkiye’nin etnik bir cehenneme dönüştürülmek istenmesidir.Milli kimlikler etnik kimlikleri kapsar ve bunları bütünleştirir.Var olan ortak değerleri destekler ve yeni değerler üretir. Bu değerler etrafında milleti kaynaştırır ve tek vücut yapar.Demokrasilerin gereği, etnik farklılıkları ezmeden ve yok etmeden ortak değerleri en üst seviyeye çıkarmak ve bunları topluma hâkim kılmaktır. Aşiretinizin kökenini araştırırken bu hususları dikkatten kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Aşiretinizin ve sizin hangi kökenden geldiğini anlamak için şunlara bakabilirsiniz:

1)Tarihî kaynaklara
2)Aşiretlerin sözlü aktarımlarına
3) Aşiretiniz hakkında güncel çalışmalara
4)Aşiretlerin dip kültürüne
5)Şecerelere
6)Aşiretin adına
7)Aşiretteki kişi isimlerine
8)Yer adlarına

 KÜRTLEŞEN TÜRKMEN AŞİRETLERİNİN ADLARI, YAŞADIKLARI YERLER VE BAĞLI OLDUKLARI TÜRK BOYLARI

Köşe Yazarı:Aykut Veli YILDIZ

 

 

YORUMLAR

2 adet yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir